Günümüzde
büyüyen nüfusun tarımsal ürün ve enerji gibi gereksinimleri göz önüne
alındığında barajların yapılması kaçınılmaz görünüyor. Bu nedenle, baraj
yatırımları Türkiye'nin yatırım bütçesinin çok önemli bir kısmını
kapsıyor.
Öte yandan, barajların sayı ve büyüklüğüne yönelik kararlar alınırken
talebin gerçek büyüklüğü dikkate alınmıyor ve sonuç olarak Türkiye'deki
baraj inşaatları akarsular üzerinde gelişigüzel müdahaleler şeklinde
sonuçlanıyor. Baraj inşaatlarının çevre, sosyoekonomik yapı ve diğer
sektörler üzerindeki etkileri de neredeyse tümüyle göz ardı ediliyor.
Barajlar, yaygın ve yerleşik kanının tersine, en ekonomik, en temiz ve
en zararsız enerji kaynakları değiller. Baraj inşaatları çoğunlukla
proje safhasında öngörülen ekonomik kârı getirmiyor ve kısa ömürlü
projeler olmaları sebebiyle alandan uzun vadede elde edilebilecek gelir
kaynaklarını da ortadan kaldırıyor. Türkiye'nin baraj politikasının daha
gerçekçi ve ekonomik açıdan akılcı bir bakış açısıyla hazırlanması ve
uygulanması zorunludur. Bu nedenlerle, Devlet Su İşleri (DSİ) barajları
bugün olduğu gibi tekil yatırımlar şeklinde uygulamak yerine, su
kaynaklarının daha verimli bir şekilde yönetildiği bütüncül su havzası
yönetimi yaklaşımını benimsemeli. Türkiye'de Barajlar
Eldeki en güncel verilere göre, Türkiye'de
258 baraj işletiliyor. 166 adet baraj inşaat aşamasında veya inşaat
programında, 174'ü projelendirilmiş ve 241'i ise projelendirme
aşamasındadır. Tümü tamamlandığında Türkiye’deki barajların sayısının
839’a çıkarak üç kattan daha fazla artacağı tahmin ediliyor. Öngörülen
tüm barajların yapılması halinde, üzerinde herhangi bir müdahale
bulunmayan çok az akarsu kalacak; bu tablonun çevresel etkilerinin ne
olacağı konusunda ise herhangi bir araştırma yok. Kesin olan şu ki, bu
inşaatlar tamamlandığı takdirde pek çok su havzasındaki yerüstü ve
yeraltı su dengeleri altüst olacak ve çok sayıda canlının yaşam alanı
geri dönüşsüz yok olacak. Barajların Olumsuz Etkileri
Türlerin ve doğal yaşam ortamlarının yok olması
Her baraj, yapısı, konumu ve boyutlarına göre değişen oranda,
akarsuların doğal akışlarını ve yapısını değiştiriyor. Bu durum, suyun
kalitesinin bozulması, canlıların yaşam alanlarının tehlike altına
girmesi ve pek çok canlı türünün bu nedenle yok olması gibi bir dizi
ciddi sorunu gündeme getiriyor. Doğa Derneği ve Atlas, Türkiye’deki
nadir ve tehlike altındaki canlı türlerinin yaşadığı 266 önemli doğa
alanını belirledi. Planlanan bütün barajlar yapıldığı takdirde, bu
alanlarda yaşayan nadir canlıların önemli bir kısmının nesli geri dönüşü
olmaksızın tükenecek. Diğer olumsuz etkilerini şöyle sıralayabiliriz:--Deltaların erimesi
--Yeraltı sularının azalması ve doğal göllerin kuruması
--Ekonomik verimsizlik
--Sosyoekonomik bozulma
Çözüm Önerileri
Tüm barajlar için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) sürecinin uygulanması
Dünyada ve ülkemizde yaşanan büyük ve hızlı tahribatın engellenebilmesi
için yapılan çalışmalar sonucunda ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi)
yaklaşımı geliştirildi. Her türlü projenin çevreye etkisinin dikkate
alınması amacıyla ülkemizde de uygulamaya konulan ÇED Yönetmeliği çok
sayıda değişikliğe uğradı. 23.06.1997 tarihli ÇED Yönetmeliği'nin
birinci geçici maddesine göre 07 Şubat 1993 tarihinden önce geliştirilen
projeler için ÇED yönetmeliğinin hükümleri geçerli değil. Bu geçici
maddenin bir an önce iptal edilerek projelendirme tarihine bakılmaksızın
tüm barajların ÇED sürecine tabi tutulması gerekiyor. Diğer çözüm
önerilerini de şu şekilde sıralayabilirsiz:--Entegre su yönetimi
--Ulusal tarım politikasının su potansiyeli ile ilişkilendirilerek şekillendirilmesi
--Alternatif enerji kaynakları ve enerjinin tasarruflu kullanımı
--Suyun doğru fiyatlandırılması
--Suyun ekolojik değerinin dikkate alınması
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder