25 Nisan 2011 Pazartesi

İlgi;Motivasyon, Tutum, Akademik Özbenlik,İnanç Kavramları

İlgi; dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi; kimyasal koşullar eş ya da birbirine çok yakın olduğunda öğelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik.
Belirli bir olay ya da etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma; dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi.
Bir kimsenin karşı cinse duyduğu eğilim, yakınlık; belirli bir olay ya da etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma.
Motivasyon:''Bir işi yapmak için içimizde duyduğumuz güçlü istek'' motivasyondur. Psikoloji dilinde ''güdü'' dediğimiz ''motivasyon'' ne kadar güçlüyse bir işi yapma gücümüz o kadar artar. ''Bir arkadaşımızı görmek'' için güçlü bir isteğimiz varsa ne uzaklık bize engel olabilir ne de bir işimizin olması. Her şeyi bir yana bırakır, arkadaşımızı görmeye gideriz.
''İçimdeki güçlü istek'' hangi etkenlerden oluşmaktadır? Bu da çok önemli bir konudur. Ailem bu konuda etken olabilir, arkadaş grubum, toplumsal öğretiler bu isteğin kaynakları olabilir. Ancak, en etkili kaynağın ''kendi bilinçli seçimimiz'' olduğunu unutmamalıyız. ''Kendi bilinçli seçimimiz'' bizim için büyük bir güç kaynağıdır. Engelleri aşmamız için en önemli güç kendi içimizdedir. Bu gücü harekete geçirebildiğimiz zaman pek çok engeli kolayca aştığımızı göreceğiz.
Tutum:Psikolojik bir objeye yönelen olumlu veyaolumsuz bir yogunluk siralamasi ve
derecelemesidir.Yasanti ve deneyimler sonucu olusan, ilgilioldugu bütün obje ve durumlara karsibireyin davranislari üzerinde yönlendiriciya da dinamik bir etkileme gücüne sahipduygusal ve zihinsel hazirlik durumudur.Bireylerin belirli bir kisiyi, bir grubu,kurumu veya bir düsünceyi kabul ya da
reddetme seklinde gözlenen, duygusal birhazir olus hali veya egilimidir.
Tutumlarin Özellikleri

1. Tutumlar dogustan gelmez, sonradanyasanarak kazanilir. Birey toplumsallasirken
kültürel olarak kazanir. Diger bir anlatimla,
tutumlar yasantilar yoluyla ögrenilmistir.

2. Tutumlar geçici degillerdir, belli bir süredevamlilik gösterirler. Yani bireyler
yasamlarinin belli dönemlerinde aynidüsünceye sahip olurlar.
3. Tutumlar, birey ve obje arasindaki iliskide birdüzenlilik olmasini saglarlar. Ögrenme süreciiçinde derece derece biçimlendiginden,insanin çevresini anlamasina da yardimci
olurlar.
 
4. Insan – obje iliskisinde tutumlarin belirledigibir yanlilik ortaya çikar. Birey bir objeye iliskinbir tutum olusturduktan sonra ona yansizbakamaz.


Akademik Özbenlik: Kişiye özel olan ve ileri düşünceli , geniş yorum yapabilme gücü, zekayı kullanma seviyesi olarak da adlandırılabilir.
İnanç, kelime anlamıyla, bir düşünceye gönülden bağlı bulunmak demektir. Ayrıca inanılan şey, görüş, öğretidir. bir dine inanma, itikattir.
Yani bir düşünceye, bir kişiye, soyut bir kavrama (örneğin tanrı) gönülden bağlanma durumudur. Bu bağlılık, bağlanılan şeyin bizzat var olup olamasına veya ahlaken doğruluğuna yönelik olabilir. Ama her halûkârada, özünde "sevgi" "korku" gibi bir duygu bulunmaktadır. Hatta bazen bir tür sevgi-nefret ilişkisi olarak da tanımlanabilinir, inanan ile inanç konusu arasındaki ilişkidir.İnanç, şüphelerden sıyrılıp emin olmaktır.

Öğrenen özellikleriyle ilgili veri toplama yolları

-Hedef kitleye ders veren eğiticilerle görüşmeler yapma
-Hedef kitleyi gözlemleyip görüşmeler yapma
-Öğrenenin ilgilerini, geçmiş yaşamlarını sorgulayan anketler yapma
-Öğrenenlerin öğrenme stilleri ya da tercih ettikleri öğrenme ortamları sorgulayan değerlendirme araştırmaları yapma

ANDROGOJİ (Yetişkin Eğitimi)

Eğitim; bireylerin kendi benlik ve çevreleriyle etkileşim halinde mevcut fonksiyonlarını geliştirme sürecidir. Bu süreç;
Kendiliğinden eğitim
Örgün eğitim
Yetişkin eğitimi
Yetişkin; Kendisi ve başkaları için sorumluluk yüklenebilecek duruma geldiği ve fonksiyonel bir nitelik kazandığı toplum tarafından kabul edilen birey olarak tanımlanır. 20-40 yaş genç yetişkin,40-60 yaş orta yaşlı yetişkin olarak nitelendirilir.
Androgoji terimini ilk defa Malcolm Knowles gündeme getirdi. Knowles'e göre, yetişkin eğitimi 1920'Ierde sistemli bir biçimde örgütlenmeye başladığında geleneksel pedagoji modelinin yeterli olmadığını görmüştür. Sonra 1960'tarda androgoji diye adlandırılan yeni kuramsal model ortaya çıktı. KnowIes, başlangıçta andogojiyi, pedagojinin sanatı yada bilimi olarak tanımlar.  Ancak daha sonra bu kavramları öğrencilerin yaşlarına göre değil, özelliklerine göre tanımlamak gerektiğini kabul etmiştir. Bireylerin
1) Benlik kavramları bağımlı bir kişilikten öz-yönetimli bir varlığa doğru gelişir;      
2) Öğrenmeye gitgide zengin bir kaynak oluşturacak artan bir deneyime sahip olurlar; 
3) Öğrenmeye hazır oluşları gitgide toplumsal rollerinin getirim görevlerine yönelir;
4) Zaman perspektifleri bilginin ertelenmiş uygulanmasından hemen uygulanmasına doğru değişir, buna bağIı olarak öğrenmeye yönelimleri konu-merkezli olmaktan çıkıp edim-merkezli olmaya kayar.
Knowles, bu sayıltıları ve bunların eğitsel uygulamadaki sonuçlarını  şöyle açıklamaktadır:
1) BenIik Kavramları :Yetişkinler artık kendilerini çocuk gibi tam zamanlı bir öğrenici olarak görmekten çıkıp üretici yada yapıcı olarak görmeye başlarlar. Böylece yetişkinin benlik kavramı uygun bir benlik kavramı haline gelir. Yetişkinlerde kendi öğrenme gereksinmelerini kendilerinin tanıması(self-diagnosis) söz konusudur.
2) Deneyimin rolü: Yetişkinler gençlerden daha büyük bir deneyim birikimine sahiptirler; ama ayni zamanda deneyimlerinin de farkındadırlar. Yetişkinler kimliklerini kendi deneyimlerinden çıkarırlar, onlar ne yapıyor iseler odurlar. Yetişkinler öğrendikleri şeyleri gündelik yaşamlarına uygulama eğilimindedirler.
3)Öğrenmeye hazır oluş: Gelişim psikologlarının belirlediği gelişim görevlerinin her biri kişiyi öğrenmeye hazırlar. Yetişkinlerin belirli bir öğrenmeyi kapabilmesi için öğretim programını onların gelişim görevlerine göre hazırlanması gerekmektedir.
4)Öğrenme yönelimi: Yetişkinler öğrendiklerini hemen uygulayacakları bir perspektife sahiptirler. Yetişkin için eğitim, yeteneklerini o anda yaşam sorunlarını çözebilecek düzeye çıkarma sürecidir.

Öğretim stilleri üzerine çalışmalar yapan isimler kimlerdir ?

Geliştiricisi
Teorisi
Öğretimsel önemi
Anthony Gregoric, Katherine Butler
Çevre ilişkileri modeli
Somut sıralı, soyut sıralı, somut rasgele ve soyut rasgele düşünme ve ilişki kanallarını kullanma
Her öğrencinin öğrenme stilini bilme ve buna sınıfta yer verme
Rita Dunn, Kenneth Dunn, Marie Corbo
Öğrenme stili modeli
Bilişsel stiller ve beyin biçimi. 21 stil içine yerleştiriyor
Her öğrencinin stilini öğrenmek ve faaliyetleri buna göre düzenleme
Bernice McCarthy
4 MAT sistem
Beynin güçlü tarafları ve bilişsel sisteme dayalı. Algı ve düzenleme (ordering) tipine göre hayalci (imaginative), analitik, sağ duyulu (common sense) ve dinamik öğreniciler
Sınıfta her öğrenme tipine uygun öğrencilere hitap edebilecek bir ders yapılmalı

Öğrenen Özellikleri Hakkında Sorulan 4 Soru

1)Bir sınıfta en az yirmi öğrencinin olduğu  ve bu öğrencilerin her birinin birbirinden  farklı olduğu düşünüldüğünde,  öğrenen özelliklerinin tasarım   sürecinde ne kadar etkili olabileceğini tartışınız.
                İnsanlar değişik açılardan birbirlerinden farklılık gösterirler. Öğretim tasarımcısı, öğrenenlerin yetenekleri, ihtiyaçları ve ilgileri konusunda bilgi toplamalıdır. Bu bilgiler, konuların seçilmesi, kazanımların belirlenmesini, konuların nasıl ele alınacağı, öğrenme etkinliklerinin biçimi gibi planlamanın bazı unsurlarını etkilemektedir.
2)Bir insanın ne kadar karmaşık bir bütün oluşturduğu düşünüldüğünde tasarım için öğrenenin hangi özelliğinin ne boyutta dikkate alınacağı nasıl belirlenebilir?
1.    Bilişsel özellikler
2.    Fiziksel özellikler
3.    Duyuşsal özellikler
4.    Sosyal özelliklerini belirlemek için
Genel özellikler
·         Genel yetenekler
·         Özel yetenekler
·         Gelişim dönemi (örn. Piaget’in bilişsel gelişim dönemleri)
·         Dilsel gelişim dönemi
·         Okuma seviyesi
·         Görsel okuryazarlık düzeyi (grafiklerden bilgi çıkarabilme becerisi)
·         Bilişsel işleme biçimi (seçilen ve en etkili)
·         Bilişsel ve öğrenme stratejileri
·         Genel dünya bilgisi
Daha önceki öğrenmeler dikkate alınmalıdır.
3)Bir insanın sosyal, bilişsel, fiziksel, kişisel vb. birçok yapıdan oluştuğu dikkate alındığında öğrenen özelliklerini tasarıma yansıtmak isteyen bir öğretim tasarımcısının bu yapılarla ve yapılardaki farklı boyutlarla ilgili birikimi ne düzeyde olmalıdır? Bunun için yapılması gerekenler nelerdir?
Öğrencinin
        İlgilerini
        Motivasyonunu
        Öğrenmeye karşı motivasyonunu
        Konu alanına karşı tutumlarını
        Öğrenmeye karşı tutumlarını
        Arabuluculukla ilgili algı ve deneyimlerini
        Akademik öz-benlik gelişimini
        Kaygı düzeyini
        İnançlarını
        Başarı özellikleri (örn. Kontrol odağı) ni göz önünde bulundurmalıdır.
4) Tasarım sürecinde öğrenen özellikleri ile ilgili bilgi toplamak ve analiz ederek sonuçlara ulaşmak yeterli midir? Neden?
  Sadece tasarımı sürecinde öğrenen özellikleri ile ilgili bilgi toplamak ve analiz ederek sonuçlara ulaşmak yeterli değildir..tam anlamıyla sonuca ulaşılmak isteniyorsa;
        Hedef kitleye ders veren eğiticiler ile görüşmeler yapmak
        Hedef kitleyi gözlemleyip, görüşmeler yapmak
        Öğrenenlerin ilgilerini ve geçmiş yaşantılarını sorgulayan anketler uygulamak
        Öğrenenlerin bilişsel strateji, bilgiyi işleme stili ve tercih ettikleri öğrenme ortamı sorgulayan değerlendirme araçlarından yararlanmak.
        İş tanımları ve kurumların kişisel profillerini analiz etmek.
        Farklı yaş gruplarının ilgi, sosyal gelişim, fiziksel özellik vb. gelişim düzeyleri ile ilgili bilgi veren makale ya da yazılar okumak.
        Farklı etnik, sosyo-ekonomik yapıdaki bireylerin ilgi ve motivasyon düzeylerini tartışan yazılar okumak.

Sorun Analiz Örneği

Günümüzde büyüyen nüfusun tarımsal ürün ve enerji gibi gereksinimleri göz önüne alındığında barajların yapılması kaçınılmaz görünüyor. Bu nedenle, baraj yatırımları Türkiye'nin yatırım bütçesinin çok önemli bir kısmını kapsıyor.

Öte yandan, barajların sayı ve büyüklüğüne yönelik kararlar alınırken talebin gerçek büyüklüğü dikkate alınmıyor ve sonuç olarak Türkiye'deki baraj inşaatları akarsular üzerinde gelişigüzel müdahaleler şeklinde sonuçlanıyor. Baraj inşaatlarının çevre, sosyoekonomik yapı ve diğer sektörler üzerindeki etkileri de neredeyse tümüyle göz ardı ediliyor. Barajlar, yaygın ve yerleşik kanının tersine, en ekonomik, en temiz ve en zararsız enerji kaynakları değiller. Baraj inşaatları çoğunlukla proje safhasında öngörülen ekonomik kârı getirmiyor ve kısa ömürlü projeler olmaları sebebiyle alandan uzun vadede elde edilebilecek gelir kaynaklarını da ortadan kaldırıyor. Türkiye'nin baraj politikasının daha gerçekçi ve ekonomik açıdan akılcı bir bakış açısıyla hazırlanması ve uygulanması zorunludur. Bu nedenlerle, Devlet Su İşleri (DSİ) barajları bugün olduğu gibi tekil yatırımlar şeklinde uygulamak yerine, su kaynaklarının daha verimli bir şekilde yönetildiği bütüncül su havzası yönetimi yaklaşımını benimsemeli.
Türkiye'de Barajlar

Eldeki en güncel verilere göre, Türkiye'de 258 baraj işletiliyor. 166 adet baraj inşaat aşamasında veya inşaat programında, 174'ü projelendirilmiş ve 241'i ise projelendirme aşamasındadır. Tümü tamamlandığında Türkiye’deki barajların sayısının 839’a çıkarak üç kattan daha fazla artacağı tahmin ediliyor. Öngörülen tüm barajların yapılması halinde, üzerinde herhangi bir müdahale bulunmayan çok az akarsu kalacak; bu tablonun çevresel etkilerinin ne olacağı konusunda ise herhangi bir araştırma yok. Kesin olan şu ki, bu inşaatlar tamamlandığı takdirde pek çok su havzasındaki yerüstü ve yeraltı su dengeleri altüst olacak ve çok sayıda canlının yaşam alanı geri dönüşsüz yok olacak.
Barajların Olumsuz Etkileri


Türlerin ve doğal yaşam ortamlarının yok olması
Her baraj, yapısı, konumu ve boyutlarına göre değişen oranda, akarsuların doğal akışlarını ve yapısını değiştiriyor. Bu durum, suyun kalitesinin bozulması, canlıların yaşam alanlarının tehlike altına girmesi ve pek çok canlı türünün bu nedenle yok olması gibi bir dizi ciddi sorunu gündeme getiriyor. Doğa Derneği ve Atlas, Türkiye’deki nadir ve tehlike altındaki canlı türlerinin yaşadığı 266 önemli doğa alanını belirledi. Planlanan bütün barajlar yapıldığı takdirde, bu alanlarda yaşayan nadir canlıların önemli bir kısmının nesli geri dönüşü olmaksızın tükenecek. Diğer olumsuz etkilerini şöyle sıralayabiliriz:
--Deltaların erimesi
--Yeraltı sularının azalması ve doğal göllerin kuruması
--Ekonomik verimsizlik
--Sosyoekonomik bozulma

Çözüm Önerileri

Tüm barajlar için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) sürecinin uygulanması
Dünyada ve ülkemizde yaşanan büyük ve hızlı tahribatın engellenebilmesi için yapılan çalışmalar sonucunda ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) yaklaşımı geliştirildi. Her türlü projenin çevreye etkisinin dikkate alınması amacıyla ülkemizde de uygulamaya konulan ÇED Yönetmeliği çok sayıda değişikliğe uğradı. 23.06.1997 tarihli ÇED Yönetmeliği'nin birinci geçici maddesine göre 07 Şubat 1993 tarihinden önce geliştirilen projeler için ÇED yönetmeliğinin hükümleri geçerli değil. Bu geçici maddenin bir an önce iptal edilerek projelendirme tarihine bakılmaksızın tüm barajların ÇED sürecine tabi tutulması gerekiyor. Diğer çözüm önerilerini de şu şekilde sıralayabilirsiz:
--Entegre su yönetimi
--Ulusal tarım politikasının su potansiyeli ile ilişkilendirilerek şekillendirilmesi
--Alternatif enerji kaynakları ve enerjinin tasarruflu kullanımı
--Suyun doğru fiyatlandırılması
--Suyun ekolojik değerinin dikkate alınması

Veri Toplama Araçları

1)Resmi kayıtların incelenmesi
2)Odak grup toplantıları
3)Görüşmeler
4)Anketler
5)Gözlem
6)Performans Verilerinin İncelenmesi
7)İş gerekliliklerinin incelenmesi
8)Beceri testleri

İlk Dönem(Medya)

1910 lar ve 1920 başlarında, öğretimin öğrencilere fiziksel araçlarla aktarılması olarak öğretimsel medya olarak görülmüştür.1920'lerin sonlarına doğru görsel materyallerin kullanımında gözle görülür artış olmuştur.
1920 sonu ve 1940 lar, bu sürece ses kayıtları, radyo yayınları,ve sesli filmlerin yapılması dikkatleri görsel öğretimden sesli görsel medyaya doğru çevirmiştir.

Öğretim Tasarımı Sürecinde Kim Kimdir?

Öğretim Tasarımcısı: Tasarım çalışmasının yürütülmesi ve uygulanmasında sorumludur.Yönetim de yetkin bir kişidir.
Öğretmen: Öğretim verilecek öğrenci özellikleri , öğretim süreçleri, öğretim programı konusunda bilgisi olan kişidir.
Konu Alanı Uzmanı: Öğretimi planlanan konuların tüm boyutlarıyla ilgili konu ve kaynaklar konusunda bilgi verir.
Değerlendirme Uzmanı: Ön tez, son tez hazırlayarak öğrenmenin değerlendirmesi için ölçme araçlarını geliştirmede personeli destekleyen programın denenmesi sırasında verilerin toplanması ve yorumlanmasında sorumludur.

Öğretim Tasarımı Modellerinin Amacı

Bir öğretim tasarımı modeli insanlara nasıl öğrenmeleri gerektiği hakkında görüş sunan temsilcidir. Aynı zamanda öğretim tasarımcısının öğretimi nasıl düzenleyeceği hakkında da rehberlik yapar. Modeller, bir sistemin veya sürecin görsel olarak canlandırmamıza yardımcı olur.
Değişik durumlar için tasarlanmış pek çok öğretim tasarım modelleri vardır. Bunları ana başlıklar altında sınıflandırmak mümkündür. Bu sınıflandırma ile öğretim tasarımı modellerinin, her bir modelin özelliklerini ve nerelerde kullanılabileceğini anlamada bize yardımcı olabilir. Gustafson  her bir modelin yerleşebileceği üç kategori içeren bir şema hazırlamıştır. Her bir model yaratıcısının bu modelin nerelerde kullanılabileceği ile ilgili varsayımları göz önüne alınarak bu şemaya yerleştirilebilir.
Bu sınıflandırma her bir modelin en iyi nerelerde uygulanabilirliği olduğunu gösteren üç kategori içermektedir. Birincisi Sınıf yönlendirici öğretim tasarım modelleri olup, görevi sınıf ortamında öğretim olan öğretmenlere yönelik modelleridir. Bir sınıf modeli öğretim için gerekli olan belirli fonksiyonları sıralar ve öğretici için kılavuz görevi görür. İkincisi, Ürün Yönlendirici öğretim tasarım modelleri olup, üretilecek ürünün üretimin saatler hatta günler süren uzun zamanlar alacağını varsayar. Bu modellerde genel olarak teknik açıdan çok gelişmiş ürünlerin üretileceği varsayılır. Kullanıcıların üreticilerle hiç ilişkisi olmayabilir. Üçüncü ve son olarak Sistem Yönlendirici öğretim tasarımı modelleri olup, bütün bir ders veya bütün bir program gibi çok geniş çaplı bir eğitimin yapılacağını varsayar ve bu eğitimi geliştirecek yüksek deneyimli uzmanlar için gerekli kaynakların kullanılabilir olmasını sağlar. Öğretimde yüksek teknolojinin kullanılacağı, prova ve revizyon kadar ön analizin de önemli olduğunu varsayar. Yayılma çok geniştir ve genellikle geliştiricileri içermez.

Öğretim Tasarımının Altında Yatan Sayıltılar

1)Öğretim tasarım süreci belli bir içerik geliştirme düzeyinde başlar
2)Öğretim tasarım süreci sistematik bir yaklaşımı gerektirir
3)Öğretim tasarımı kapsamdan çok bireye odaklanır
4)Öğretim tasarımında en iyi, tek bir yok yoktur
5)Öğretim tasarımı öğretim tasarımcıları v e planlamacılar tarafından geliştirilir
6)Planlama yapılırken tüm öğrenciler için doyum sağlayıcı ortamların ve başarının sağlanması gerekir

Öğretim tasarımında yer alan öğeler nelerdir?

    Program kimin için geliştirilecek? (öğrenenin özellikleri)
    Öğrenenlere ne öğretmek istiyoruz? (hedefler)
    Konu ya da beceriler en iyi nasıl öğretilir? (öğrenme/öğretme yöntem ve etkinlikleri)
    Uygulama süreçleri ve kararları
    Ne öğrendiler/ne kadar öğrendiler? (değerlendirme süreci)
    Öğretim tasarımının çerçevesini oluşturan bu beş öğe öğrenenin özellikleri, hedefler, yöntemler ve değerlendirmedir          

Öğretim Tasarımı Ve Teknolojilerinin Gelişimi..

İlk Dönem (1920-1940)
  Medya olarak görünen Öğretim Teknolojisi

1960  ve 1970’ler
  Süreç olarak görünen Öğretim Teknolojisi

1990’lar
  Süreç olmanın ötesinde görülen  Öğretim Teknolojisi

Öğrenme-öğretim süreçlerinin ne için inceleriz?

Günümüz toplumları artık daha farklı becerilere sahip bireyler istemektedir. Günümüzde

        Bilgiye ulaşabilen,
        Ulaştığı bilgiyi kendi yapısına uydurabilen, buna yenilerini katabilen ve
        Bu bilgiyi yayan
toplum ya da kişiler güçlü olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle, günümüz toplumlarının ihtiyacı olan insan profili artık değişmiş, farklılaşmıştır.
  •             Bu değişimler eğitim sisteminde değişikliği zorunlu kılmıştır.
  •             Öğrenme artık, daha etkili ve transfer edilebilir olmak zorundadır. Bu ihtiyaç, öğretim tasarımı sürecini zorunlu kılmıştır.

19 Nisan 2011 Salı

Öğretim Tasarımı Temel İlkeleri

TASARIM
Anlamlı sıralama için bilinçli şekilde harcanan çabadır.
Herhangi bir öğretim materyalinde kullanılan her türlü yazı, resim, grafik, hareket ve renk öğrenme üzerinde etkilidir.
Materyallerin Özellikleri:
Tasarım ilkeleri kurallar dizini değildir.
Bir şey DOĞRU tasarlanmazsa sadece yenilik olarak ilgi çeker, zaman içinde etkisi ve çekiciliği azalır.
Zaman ve emek kaybına neden olur.
Öğretim süreci
Öğrencilerin geçmiş bilgi ve deneyimlerinin belirlenmesiyle başlar.
Yeni bilgilerle bağlantı kurularak sürer.
Soyut kavramlardan somut davranış değişikliğine dönüşerek sona erer.
Doğru tasarlanmış öğretim materyali
Öğrenmeye yön verici, kolaylaştırıcı, araştırmaya yönlendirici, öğrenme süresini kısaltıcı olmalıdır.
Öğrencilerde estetik duygusunu geliştirmelidir.
Materyalde kullanılan her türlü unsur ne çok büyük, ne de çok küçük olmamalıdır.
Bir bütünlük içinde olmalı, ne bir şey eklenebilmeli, ne de çıkartılabilmelidir.
Objelerin yerleşiminden renklere kadar en küçük detay dikkate alınarak hazırlanmalıdır.

TASARIM İLKELERİ

1. YAPISAL / BİÇİMSEL elemanların kullanım ilkeleri
· BOŞLUK, ÇİZGİ, ŞEKİL/FORM, DOKU, RENK
2. YERLEŞİM elemanlarının kullanım ilkeleri
ORAN-ÖLÇEK, DENGE, BÜTÜNLÜK, RİTİM, VURGU, AHENK 
Yapısal/Biçimsel Elemanların Kullanım İlkeleri:
Boşluk
Sağ alt köşeye yerleştirmeliyiz.
İlk olarak görülen boşluk ve dokulardır.
Belirlenmiş bir çerçeve içinde kullanım alanı dışında kalan yerlerdir.
Araştırmalar sabit bir resim üzerinde gözün en fazla algıladığı bölümün %41 ile sol köşe,
(Vurgulamak istediğimiz yazı , resim gibi unsurları sol üst köşeye,)
En az algıladığı bölümün %14 ile sağ alt köşe (Ayrıntıları, detayları da sağ alt köşeye yerleştirmeliyiz.) olduğunu göstermiştir.
Çizgi
Doğru ,dairesel veya bunların karışımı şeklindedir.
Algılama üzerinde etkilidir.
Hareketi ve yönü belirleyici etki yaratırlar.
Yatay çizgiler objelerin genişliğini,
Dikey çizgiler objelerin yüksekliğini ,
Eğik çizgiler ise dengesizlik etkisi yaratırlar.
Arka planda yatay çizgilerin kullanıldığı bir çizimin ön planına dikey çizgiler yerleştirilirse dikkat çeker.
Fotoğraf, grafik. şekil vb. Unsurların yerleşiminde bu özelliklerden yararlanmak gerekir.
Kontrast/ Zıtlık
Çevresindekilerle zıtlık oluşturan bir tasarım elemanı da dikkat çeker.
Konunun can alıcı bölümünü zıtlık yaratarak vermeliyiz.
Zıtlık Form
Şekil- form
Şekil: Bir yüzey üzerinde yaratılan iki boyutlu biçimlerdir.
Form:Bu biçimlerin birbirine göre yerleşimidir.
Öğretim materyallerinin etkili olabilmesi için gözün bir şekilden diğerine rahatlıkla kayabildiği formda hazırlanması gerekir. Arasında büyük boşluk bırakılırsa göz zorluk çekeceğinden görsel etki azalır.
Doku:
Malzemelerin özelliğine bağlı olarak değişkenlik gösterir.
Düz, pürüzlü, mat, parlak, saydam ve renkli malzemeler olabilir.
ÖRN: Asetat , renkli karton ve kağıtları verebiliriz.
Renk
Materyalde anahtar rol oynar.
Doğal renkler görüntünün gerçekliğini arttırır. 
Benzerlik ve farklılıkların ortaya konmasını sağlar. 
Önemli noktalar ve bilgiler üzerine dikkati toplar. 
Coşku, durgunluk,tek düzelik ve canlılık gibi duyguların algılanmasını sağlar. 
Psikoloji üzerinde etkilidir.

MATERYAL ÜZERİNDE RENKLERİN KULLANIMI

En kısa dalga boyu mor,
En uzun dalga boyu kırmızı renktir.
Diğer renklerin dalga boyu bu iki renk arasında değişkenlik gösterir.
Göz en fazla kırmızı, en az mor rengi algılar.
Dikkat çekilecek noktalar:
KIRMIZI, TURUNCU gibi SICAK renklerle gösterilmelidir.
GÖKYÜZÜ ve DENİZ renkleri soğuktur. Renk
Dikkat çekmeseler de RAHATLATIP DİNLENDİREN etki yaratırlar.
Derinlik etkisi için arka plan rengi olarak kullanılmalıdır .
Cinsiyetlerde farklılık gösterir.
Erkekler üzerinde mavi, yeşil, bordo ve canlı tonları,
Bayanlar üzerinde pembe, sarı, mavi ve pastel tonları kullanılması etkili olur.
Etnik özellikler
Mesela Bozkır bölgesinde yaşayanlarda yeşil ve mavi gibi renkler, ormanlık bölgelerde yaşayanlarda sıcak renkler etkilidir.
Futbol takımlarının renkleri istenilmeyen etki yaratacağından bir arada kullanılmamalıdır.
Renklerle objeler olduğundan daha büyük veya daha küçük görülebilir. Dikkat çekici renk daha büyük, kontrast yaratıldığında ise daha küçük görülür.
Ön plandaki renklerin arka plan ile kontrast oluşturması gerekir.
Aynı materyal üzerinde üçten fazla renk kullanılmamalıdır.
Gözün renk seçimini zorlaştırır.
Algılamayı etkiler.
Monotonluktan kaçınılmalıdır.
Bir ünitede farklı konulara geçişte veya bölümlerin anlaşılmasında renk değişikliği algılamaya yardımcı olur.

MATERYAL TASARIMINDA HARFLER

Dekoratif amaçlı süslü yazı yerine düz yazı biçimleri daha kolay algılanır.
Küçük harflerle yazılan yazılar kolay okunur .ÜÇ KELİMEYİ GEÇMEYEN kısa başlık yazılarında BÜYÜK HARF kullanılabilir.
Harflerin rengi arka plan ile kontrast oluşturmalı hatta altı çizilerek vurgulanabilmelidir.
Büyüklüğü de okunabilirliği için önemlidir.
Büyüklüğü de okunabilirliği için önemlidir.
Genel kural
Her bir 3,5 m' lik görüş mesafesi için harflerin yüksekliği görüntüde 3,7 cm artmalıdır.
Harflerin arası, göz kararı ile, sıkışık görülmeyecek şekilde kullanılmalı,
Düz harflerin aralığı daha fazla,
Yuvarlak harflerinki daha az olmalıdır.
Satırlarda aynı şekilde ayarlanmalı.
Çok yakın satırlar bulanıklık,
Çok uzak satırlar kopukluk yaratır.
Satır araları küçük harf yüksekliğinin yarısı kadar alınabilir.

YERLEŞİM ELEMANLARININ KULLANIM İLKELERİ

Oran-Ölçek
Objelerin büyüklüğünün doğru algılaması için tanıdık bir başka obje ile ölçeklendirilmesi gerekir.
Özellikle slayt çekimlerindeki dağ, göl, vadi gibi şekillerin büyüklüğü bilinen ağaç, araba, insan gibi objelerle birlikte materyale yerleştirilmesi gerekir.
Denge
Objenin göz tarafından algılanan ağırlığıdır.
Materyal üzerinde denge, yatay ve dikey eksenin her iki tarafına objeler eşit dağıtılarak oluşturulur.
Bütünlük
Her görsel unsur bir mesaj iletmek için yerleştirilmelidir.
Yararı olmayan hiçbir yazı, şekil, resim vb. unsur bulunmamalıdır.
Şekillerin çok kalabalık olması istenen etkiyi engeller.
Algılamayı zorlaştırır.
RİTİM
Gözün bir objeden diğerine rahatlıkla kayabilmesidir.
Birb irinden kop uk ye
rleştirilmiş ta sarım elaman ları a rasında bağl antı zor kur ulur.
Algılama istenen şekilde olmaz.
VURGU
Öğretim materyalinin can alıcı noktasıdır.
Dikkat çekilecek nokta en ilgi çekici nokta olarak tasarlanıp en önemli unsurlar oraya yerleştirilebilir.
AHENK
Kompozisyonun bütünüyle bağlantılıdır.
Parçalar bir araya gelince ortaya çıkan bütünlük duygusudur.
Bütünü oluşturan parçaların birbirine olan ilişkisiyle ortaya çıkan uyumdur.
Öğretim materyalleri iyi tasarlandığı ve istenen şekilde kullanıldığında öğrenmeyi yönlendirici , kolaylaştırıcı etki yaratırlar.
Yeşil Zeminde siyah
Mavi zeminde sarı
Beyaz zeminde mavi
Beyaz zeminde Sarı
Beyaz zeminde kırmızı
Siyah zeminde Sarı

Öğretim Tasarımı Nedir?

Eğitim, sadece belirli davranışların kazandırıldığı bir yapı değil aynı zamanda öğretim yaşantılarının sınırlandırıldığı, organize edildiği ve aralarında bulunan somut ilişkilerin belirlenerek belli bir plan dahilinde uygulandığı bir sistemler bütünüdür.
Tasarım ise, belli bir konuda yapılması gereken faaliyetleri belli bir plan çerçevesinde uygulamaktır. Diğer bir ifade ile tasarım kısaca, yeni bir ortam için bilgilerin planlanması, organize edilmesi ve etkili olarak uygulanması faaliyetleridir. Tasarımın genel amacı, var olan sistemi ya da yapıyı günün ya da çevrenin şartlarına göre değiştirmektir. Bu amaç var olan bilgilerin sentezlenmesi ve faaliyetlerinin organize edilmesi olarak algılanabilir. Tasarım faaliyetleri ile değişimler meydana gelmektedir. Bu değişimler oluşturulurken dikkat edilmesi gereken nokta, bir bütün içinde etkili olarak çalışan unsurların değiştirilmeden uygulanmasıdır. Bu faaliyetlerin adı eğitim içinde "öğretim tasarımı" (instructional design) olarak bilinmektedir.
Öğrenmeyi sağlamak için öğretim materyallerinin ve öğretim sisteminin yönlendirilmesi olarak tanımlanabilir (Rowland, 1994).
Bir süreç olarak öğretim tasarımı, “belirli bir hedef kitlenin eğitim gereksinimlerinin saptanması ve bu gereksinimleri giderebilmek amacıyla işlevsel öğrenme sistemlerinin geliştirilmesidir.” Başka deyişle, öğretim tasarımının amacı, öğrenmeyi destekleyecek koşulları içeren etkili bir sistem ortaya koymaktır.
Eğitimde ürünler çok geç alındığı için de en ufak bir hata büyük maddi ve manevi kayıplara neden olmaktadır. Buna paralel olarak, eğitimde yapılan bir hatanın düzeltilmesi için yıllar gerekmektedir. Bunun için eğitimcilerin, eğitim-öğretim faaliyetlerinde çok dikkatli ve titiz davranmaları gerekmektedir.
Yaşam boyu devam eden genel eğitim süreci içinde farklı konum ve düzeylerdeki insanların öğrenme gereksinimlerini karşılamak üzere öğretim tasarımı yapıldığında, doğal olarak gereksinimlerin niteliği ve hedef kitlenin özelliklerinden kaynaklanan bazı farklılıklar olacaktır. Nitekim, son yıllarda, öğretim tasarımı çalışmalarını etkileyen değişkenlerin sayısı alabildiğine arttığı için, bunların bir yansıması olarak, tasarım sürecinde karmaşık uygulamaya başlanmıştır. Öğretim tasarımı çalışmalarında yararlanılan birçok model olmakla birlikte, bunların çoğu, öğretim tasarımının temel işlev ve aşamaları konusunda birleşmektedir. Öğretim tasarımı beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar

Genel tasarım modeli şekli
  1. Analiz Basamağı:
Bu aşamada eğitimle ilgili olabileceği düşünülen sorunların, bu sorunlardan etkilenen hedef kitlenin ve sorunların ortaya çıkardığı koşulların çözümlemesi yapılır. Genel olarak hedef-davranışlar, öğrencinin özellikleri, çevre şartları ve var olan fırsatlar belirlendikten sonra değerlendirme çalışmaları yapılır.
Buradaki işlemlerin sağlıklı ve kapsamlı biçimde tamamlanması, ileride alınacak kararlar üzerindeki doğurguları açısından son derece önemlidir. Eğer çözümleme aşamasında eksik, hatalı, ilgisiz yada yanlı bilgiler toplanırsa, eğitsel iletişim süreci başladıktan sonra aksamalar olacaktır ve çoğu zaman bunun dönüşü yoktur.
Bu basamakta, oluşturulan birçok analiz çeşidi sayesinde hedef kitlenin tanınması kolaylaşacaktır. Bununla birlikte probleme etki eden etmenlerin (kaynağın, dış çevrenin gibi) ortadan kaldırılması çözümlenebilir hale bürünecektir. Uygulanabilecek altı tür analiz bulunmaktadır. Bunlar;
  • İçerik analizi: Eğitim programlarının dayandığı temel öğe ve felsefenin öngördüğü kavramlar, olgular, ilkeler, yaklaşımlar, değerler, ölçütler, kuramlar ve genellemeler gibi bilgi birikimlerinin sistemli birleşiminden sağlanan oluşumlardır. İçerik analizinin oluşu sırasında özellikle hedef kitle özellikleri göz önünde bulunarak, konu alan uzmanlarından yararlanılmalıdır.
  • İhtiyaç analizi: Var olan durum ile olması gereken durum arasındaki farklılıkları belirlemek için bilgi toplama ve toplanan bilgiler ışığında problemi analiz ederek çözüm önerileri geliştirme sürecidir.
  • İş-görev analizi: İş analizi için öğretilebilecek temel öğretim elemanlarına ayrıştırılmasıdır. Temel öğretim elemanları bilişsel, devinsel ve duyuşsal davranışlardan oluşur. Görev, hedefe varmak için gerekli olan bir seri çalışma ve davranışlardır. Görev analizi bu özelliği ile daha çok gözlemlenebilir adımlar üzerinden yapılır
  • Performans analizi: Gözlenen performans problemini ve çalışma ortamı içerisindeki etkisini belirtilmelidir. Bu durumdan genel olarak misyonun nasıl etkilendiğini belirtilmelidir. Bu iki faktör arasındaki boşluklar sorgulanmalıdır. Bu analizin temelinde iyi bir ihtiyaç analizi ve hedef kitle analizi yatmaktadır.
  • Swot analizi: SWOT analizi incelenen kuruluşun, tekniğin, sürecin veya durumun güçlü ve zayıf (içsel yönleri) yönlerini belirlemekte ve dış çevreden kaynaklanan fırsat ve tehditleri saptamakta kullanılan bir tekniktir.
  • Medya analizi: Bu analiz basamağında ise, problemin çözülmesi adına verilecek eğitim-öğretim ortamının belirlenmesi, öğrenci kanalının (işitsel, görsel ya da dokunsal) belirlenmesi, sınırlılık ve kaynakların belirlenmesi ve kullanılacak medya türünün analiz edilmesi gerekmektedir.
  • Hedef kitle analizi: Hedef kitlenin doğru olarak tanımlanmış olması ileride alınacak kararlar için büyük bir önem taşımaktadır. Hedef kitle, bilişsel, kişilik, sosyal ve fiziksel özellikler adına çok iyi analiz edilmelidir. (Başa Dön)
  1. Tasarım Basamağı:
Eğitim-öğretim ortamında hedef ve davranışları gerçekleştirecek olan faaliyetler planlanır ve organize edilir. Eğitsel iletişim açısından yönlendirici bir işleve sahip olan öğretim amaçları yazılır, öngörülen sonuçlar doğrultusunda ölçme araçları geliştirilir, içerik düzenlemesi yapılır ve öğretme-öğrenme süreçlerinde kullanılacak stratejilere karar verilir. Tüm bunların uygulama başlamadan önce yapılmasında büyük yarar vardır. Çünkü bu kararlar, daha sonraki geliştirme çalışmalarına yada uygulamadaki eğitimci ve öğrenci etkinliklerine ışık tutacaktır.
Amaçları yazarken bilişsel, duyuşsal ve devinsel alanların özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu alanlar arasındaki etkileşim ve geçişler de önemlidir. Amaçlara ulaşma düzeyini saptamada sıkça kullanılan ölçme araçları çoğu zaman başarı testleri, tutum ölçekleri ve denetim listelerinden oluşur. Öğretim tasarımı yapanlar, her ölçme aracının hangi koşullarda daha iyi sonuçlar vereceğini araştırmalıdır. (Başa Dön)
  1. Geliştirme Basamağı:
Analiz ve Tasarım aşamalarının çıktılarını kullanarak ders planı ve ders materyali oluşturulması. Tasarımlanmakta olan eğitim programının bir parçası olarak uygulama planları, eğitimci kılavuzları, öğrenci kitapları ve görsel-işitsel ortamlar üretilmektedir. Geliştirmede üzerinde durulan asıl nokta eğitim sırasında kullanılacak her türlü materyallerin (donanım ve yazılım) üretimi olmaktadır.
 Uygulama planları hazırlanırken modül yada üniteler temel alınır. Öğretim sırasında yönlendirici bir işlev taşıyan uygulama planında genellikle amaçlar, işlenecek konular, yöntemler, değerlendirme soruları ve kaynaklar belirtilir. Öyle ki, iyi hazırlanmış bir uygulama planı, öğretme-öğrenme süreçlerinde neyin, ne zaman, nasıl yürütüleceğini açık seçik göstermelidir.
Görsel-işitsel ortamlar, öğrenmenin kalıcılığı açısından büyük önem taşımaktadır. Öğretim sırasında ne kadar çok duyu organı uyarılabilirse, öğrenme o kadar etkili olmaktadır. Eğitim teknolojileri öğretim süresini kısaltmakta, soyut kavramları somutlaştırmakta, gerçekçi yaşantılar sağlamakta, ilgiyi canlı tutmakta ve daha çok öğrenme isteği yaratmaktadır.
  1. Uygulama Basamağı:
Öğretim tasarımının uygulama aşaması, eğitimin gerçekleştirilmesi anlamına gelmez; tersine, uygulama için önceden tasarımlanması gereken boyutları belirtir. Uygulamayla ilgi olarak özellikle zaman çizelgelerinin hazırlanması, eğitimin yapılacağı çevrenin düzenlenmesi, maliyete ilişkin hesaplamaların yapılması ve eğiticilerin eğitimi gibi işlemler tamamlanır. Kuşkusuz, her eğitim kurumunun sahip olduğu özel koşullarına bağlı olarak, uygulamada izleyeceği politikalar değişebilir. Ancak bunun sağlıklı ve eğitimi aksatmayacak bir temele oturabilmesi için, tasarımcılar tarafından bazı konular önceden kararlaştırılmaktadır.
Eğitimin yürütüleceği yer seçilirken yada çevre ayarlaması yapılırken öğrencilerin sağlık, ulaşım ve güvenliğinin yanı sıra, ergonomik açıdan öğrenmeyi kolaylaştıracak olumlu bir atmosfer oluşturulmalıdır. Ayrıca seçilen ortam, değişik öğretim yöntemlerinin öngördüğü bireysel yada kubaşık çalışma biçimlerine olanak sağlamalıdır. (Başa Dön)
  1. Değerlendirme Basamağı:
Öğretim tasarımı sürecinin son aşaması değerlendirmedir. Burada, başlangıçta saptanan eğitim gereksinimlerini gidermek üzere geliştirilmiş olan öğrenme sisteminin kendi özgül işlevini ne oranda yerine getirebileceği belirlenmeye çalışılmaktadır. Başka bir deyişle, geliştirilen sistem gerçek koşullarda uygulanmadan önce test edilmekte ve gelecekteki değerlendirme üzerinde durulmaktadır. Bunlar ara değerlendirme ve son değerlendirmedir.
 
Ara Değerlendirme: Sistemdeki olası hata ve eksiklerin araştırılarak gerekli düzeltmelerin yapılması işlemleridir. Bu amaca dönük olarak, akran incelemesi, bire-bir değerlendirme ve alan testi gibi işlemler yapılmaktadır. Öğretim tasarımcısının geliştirdiği ama henüz kesinleşmiş saymadığı ürün, meslektaşları tarafından incelenerek eleştiri ve öneriler getirilir(akran değerlendirme). Ürünü gerçek yaşamda kullanacak olan öğrenci kitlesini temsil edebilecek nitelikte küçük bir örneklem alınır ve bu insanlar ürünü bireysel biçimde sınayarak hataları bulmaya yada öneriler sunmaya başlar (Birebir değerlendirme)

  • Son Değerlendirme: Geliştirilen öğrenme sistemini müşteri gözüyle inceleyip kullanma yada yaygınlaştırma konusunda karar vermeyi amaçlamaktadır. Burada yanıt aranan soru şudur: Eğitim sorunlarının çözümü için geliştirilen programın uygulaması yaygınlaştırılırsa, bunun kısa ve uzun dönemdeki sonuçları neler olabilir?
        Değerlendirme aşamasında yapılan çalışmalar yalnızca ürün üzerinde yürütülen tartışmayla sınırlı değildir. Geliştirilen ürünün kullanılması yada öngörülen eğitimin yapılması durumunda ne tür bir etkinin ortaya çıkacağı da ele alınmalıdır. 
Aşamalar
İşlemler
Çıktılar
Analiz
Gereksinimleri saptama Hedef kitleyi inceleme Kurumsal çözümleme Eğitim önceliklerini belirleme
Veriler
Tasarımlama
Amaçları yazma Đçeriği seçme ve düzeltme Stratejileri geliştirme Ölçme araçlarını hazırlama
Kararlar
Geliştirme
Ders planlarını geliştirme Eğitici kılavuzunu hazırlama Görsel-işitsel gereçleri üretme
Ürünler
Uygulama
Zaman çizelgesi yapma Bütçeyi hazırlama Ortam düzenleme Eğiticileri eğitimden geçirme
Planlar
Değerlendirme
Ara değerlendirme yapma Hata ve eksiklikleri düzeltme Son değerlendirme yapma Gelecek kestirimlerde bulunma
Düzeltmeler

YAPILANDIRMACILIK

Geleneksel anlayışta eğitim, öğretmen merkezli olarak sürdürülür. Öğretmen öğrenci- bilgi üçgeninde, öğretmen bilgiyi aktaran, öğrenci ise bilgiyi alan durumundadır. Bu nedenle geleneksel anlayış bilginin oluşmasında öğrenciye aktif bir rol vermez.
         Geleneksel eğitim anlayışını  biçimlendiren felsefe pozitivizimdir. Pozitivist felsefe, bilginin nesnel olduğunu benimsemiş, kişinin dışında olduğunu ve keşfedilerek ortaya çıkarıldığını savunmuştur. Bu felsefenin yönlendirdiği eğitim anlayışında, nesnel olduğu kabul edilen bilgi, kitaplara yerleştirilmiştir. Bu bilginin öğrencilere aktarılması gerekir.
         Yaygınlık kazanan yeni paradigma, bilginin keşfedildiğini, yorumlandığını; ortaya çıkarıldığını oluşturulduğunu yani kişi tarafından yapılandırıldığını savunmaktadır. Bu anlayışta bilgi kişinin dışında değildir. Kişinin bilgisi o kişiye aittir. Ona ait izler taşır. Bu nedenle özneldir. Bilgi kişinin kendi deneyimleri, gözlemleri, yorumları ve mantıksal düşünceleri sonucu oluşur.
         Yapılandırmacılık, bilginin doğasına ilişkin yeni görüşleri, öğrenme ve öğretme sürecine yansıtmıştır.Bu açıdan yapılandırmacılık, felsefedeki pozitivizim sonrası oluşan yeni bakış açısının, öğrenme kuramlarına ayarlanmasıdır. Felsefedeki öznel gerçeklik üzerine kurulan bu eğitim anlayışı “yapılandırmacılık” veya “oluşturmacılık” olarak adlandırılmaktadır.
Yapılandırmacılık, öğrenenin, bilgiyi bireysel ve sosyal olarak kendisinin oluşturduğunu kabul eder. Yapılandırmacı görüş, üretici öğrenme, keşfederek öğrenme ve duruma bağlı öğrenme gibi teorilerin bir araya gelmesiyle oluşan bir görüştür. Bu görüşler arasındaki ortak nokta, bireylerin bilgiyi aynen almaları yerine, kendi bilgilerini yeniden oluşturmalarıdır.
         Yapılandırmacılıkta vurgu, öğreticiden ziyade öğrenen üzerindedir. Objelerle ve olaylarla etkileşen, öğrenendir ve böylelikle öğrenen bu objeler veya olayların sahip olduğu özelliklerin bir anlayışını kazanır. Öğrenen kendi kavramsallaştırdıklarını ve problemlerin çözümlerini yapılandırır.Öğrenciler kendilerinde var olan bilgiyle beraber yeni bilgiyi kendi öznel durumlarına uyarlayarak öğrenirler.”Aktif öğrenme” yapılandırıcı öğrenmenin en temel noktalarından biridir.




YAPILANDIRMACILIK NEDİR ?

         Bu terim bilginin öğrenci tarafından yapılandırılmasını ifade eder. Her öğrenci öğrenirken, anlamı, bireysel ve sosyal olarak yapılandırır. Esasen öğrenme dediğimiz şey, bu anlamlandırma yada anlam yapılandırma sürecidir.
        
YAPILANDIRMACILIĞIN FELSEFİ TEMELELERİ

         Öğrenme felsefesi olarak yapılandırmacılık 18. yüzyılda insanların kendi kendilerine ne yapılandırırlarsa onu anlayabildiklerini söyleyen felsefeci Giambatista Vico’ nun çalışmalarına kadar uzanır. Giambatista Vico 1710’ da “ bir şeyi bilen onu açıklayabilendir” ifadesini kullanmıştır.Immanuel Kant daha sonraları bu fikri geliştirerek, bilgiyi almada insan oğlunun pasif olmadığını ifade etmiştir. Öğrenci bilgiyi aktif olarak alır, bunu daha önceki bilgilerle ilişkilendirir ve onu kendi yorumu ile kurarak kendisinin yapar.


YAPILANDIRMACILIK EĞİTİM DURUMLARINI YENİDEN DÜZENLER

         Bilgi ve bilmenin doğasına ilişkin bildiklerimiz, eğitim durumlarını düzenlememiz için bir temel sağalar. Eğer öğrencilerin pasif olarak bilgiyi aldıklarına inanırsak öğretimde öncelik, bilginin aktarımında olacaktır. Eğer öğrencilerin bilgiyi alırken kendi bilgisini de ürettiğini düşünürsek anlama ve anlam geliştirme üzerine odaklanırız.
         Yapılandırmacı öğrenme yaklaşımı, geleneksel eğitim anlayışından radikal bir şekilde ayrılmaktadır. Bu yaklaşımda amaç, kişinin bilgiyi özümsemede aktif rol alarak onu kendi zihinsel şemalarında yerli yerine oturtabilmesidir.
         Öğrencinin okuldan aldığı bilgileri gerçek hayata uyarlayabilmesi, bir takım bilgi parçalarını ezberlemesinden daha değerlidir. Yapılandırmacı yaklaşım, öğretmenlerin öğretim programlarını sabit, değişmeyen yapılar, kendilerini de bilginin yegane kaynağı görmeleri yerine hem öğretim programlarını hem ders işleme yöntemlerini sürekli analiz etmeleri gerekir.



GELENEKSEL GÖRÜŞ
YAPILANDIRMACI GÖRÜŞ
Bilgi bireylerin dışındadır ve öğretmenlerden öğrencilere transfer edilebilir.
Bilgi, kişisel anlama sahiptir. Bireysel olarak öğrenciler tarafından oluşturulur.
Öğrenciler duyduklarını ve okuduklarını öğrenirler. Öğrenme daha çok öğretmenin iyi anlatmasına bağlıdır.
Öğrenciler kendi bilgilerini oluştururlar. Duydukları ve okuduklarını önceki öğrenmelerine  ve alışkanlıklarına dayalı olarak yorumlarlar
Öğrenme,öğrenciler öğretilenleri tekrar ettiği zaman başarılı olur.
Öğrenme, öğrenciler kavramsal anlamayı gösterebildiklerinde başarılıdır.

Tablo:1 Geleneksel ve Yapılandırmacı Görüşlerin Karşılaştırılması
Öğrenmeye farklı bir bakış yapılandırmacılık  Sayfa 57 – Öğrenme ve Öğretme



YAPILANDIRMACI YAKLAŞIMIN TEMEL ÖZELLİKLERİ

         Yapılandırmacı teori: dışarıda bir yerde öğrenenden bağımsız bir bilgi olmadığını,  sadece öğrenirken kendi kendimize yapılandırdığımız bilginin var olduğunu savunur.Eğer bilginin dışarıda var olan gerçek dünya ile ilgili öğrenmeyi içerdiğine inanırsak o zaman dünyayı anlamaya çalışır, onu mümkün olan en rasyonel yolla düzenler ve öğretmenler olarak öğrencilere sunarız.
         Eğitimde amaç her zaman öğrenciden bağımsız olan dünya yapısını öğrencilere açıklamaktır. Eğitimciler dünyayı anlamaları için öğrencilere yardım eder. Ancak genellikle onların kendi dünyalarını oluşturmalarına izin vermezler.
         Yapılandırmacı teori eğitimcilerin dikkatlerini öğretilenlerden alıp, yapıyı açıklamak için kendi modellerini oluşturma sürecindeki öğrencilere vermesini vurgular. Yapılandırmacı öğrenmenin temel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz.

Öğretme değil öğrenme ön plandadır.
Öğrencinin özerkliği ve girişimciliği cesaretlendirilir.
Öğrencide öğrenme iste ve amacı yaratmak önemlidir.
Öğrenci bilgiyi sorgulamalıdır.
Öğrenmede yaşantı önemli yer tutar.
Öğrencinin doğal merakı desteklenmelidir.
Öğrenme öğrencinin zihinsel modeli üzerine kurulur.
Öğretmen öğrencinin sadece Ne öğrendiği ile değil,  Nasıl öğrendiği ile ilgilenmelidir.
Öğrenmenin içinde oluşturduğu bağlam önemlidir.
Öğrenmede tahmin etme, yaratma ve analiz önemli yer tutar.

BİLİŞSEL YAPILANDIRMACILIK

         Bilişsel yapılandırmacılar, bilginin nasıl oluşturulduğunu açıklamada Piaget’in teorisini kullanırlar.Öğrenme, Piaget’in öne sürdüğü ; özümleme, uyma ve denge kavramları ile açıklanır.
         Piaget, bilginin bireyin çevresiyle aktif olarak etkileşimi sırasında ortaya çıktığını varsayar. Piaget bu yaklaşımını özümleme, uyma ve dengeleme süreçleri ile açıklamaktadır. Bu açıklamaya göre birey, karşılaştığı yeni durumu eski bilgi ve deneyimi yardımıyla tanımaya yani özümlemeye çalışır. Eski bilgilerinin yeterli olmadığını fark ettiğinde zihninde yeni bir kavram yaratarak yeni duruma uyum sağlar. Bu durumda zihninde yeni duruma karşılık gelen yeni bir kavram oluşturulmuştur. Böylece yeni bir durumla karşılaştığında bozulan denge yeniden sağlanmış olur.
         Önce sehpayı gören çocuk masa ile karşılaştığında önce onu zihnindeki sehpa ile karşılaştıracak ancak tam olarak sehpaya da benzemediğini fark ettiğinde bir dengesizlik yaşayacaktır. Karşılaştığı yeni nesneyi, sehpa ile benzerlik ve ayrılıklarına dikkat ederek, anlamaya yani özümsemeye çalışır.Zihninde masa kavramı oluştuğunda uyma durumu gerçekleşir.Her iki kavramı uygun nesneler için kullanmaya başladığında zihin yeni bir denge durumuna geçmiş olur.
         Bilişsel yapılandırmacı yaklaşımda, referans noktası, kişinin o ana kadar sahip olduğu bilgiler ve bu bilgilerin oluşturduğu bilişsel yapıdır.Bu bilişsel yapı dengededir. Kişi, yeni bilgiyi bu bilişsel yapısını kullanarak anlamlandırır.Eğer kişi yeni bilgiyi önceki bilgileriyle çelişmeden ilişkilendirebiliyorsa, mevcut bilişsel yapısının içine özümler. Bu durum o kişi için yeni bir denge durumudur.
         Eğer yeni bilgi, kişinin önceki bilişsel yapısıyla çelişiyorsa veya yetersiz kalıyorsa  kişi yeni bilgiyi var olan bilişsel yapısının içinde özümleyemeyecektir. Bu durumda kişi, bir bilişsel dengesizlik yaşar. Yeni bilgiyi bilişsel yapısına özümleyebilmek için bilişsel yapısında bir düzenlenmeye gitmek zorunda kalır. Bu düzenlenmeyi zihninde yeni bir kavram yaratarak gerçekleştirir. Yeni durum bireyi tekrar yeni bir bilişsel dengeye ulaştırır.