25 Nisan 2011 Pazartesi

İlgi;Motivasyon, Tutum, Akademik Özbenlik,İnanç Kavramları

İlgi; dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi; kimyasal koşullar eş ya da birbirine çok yakın olduğunda öğelerin birbirleriyle birleşmede gösterdiği seçicilik.
Belirli bir olay ya da etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma; dikkati öncelikle belirli bir şey üzerinde toplama eğilimi.
Bir kimsenin karşı cinse duyduğu eğilim, yakınlık; belirli bir olay ya da etkinliğe yakınlık duyma, ondan hoşlanma ve ona öncelik tanıma.
Motivasyon:''Bir işi yapmak için içimizde duyduğumuz güçlü istek'' motivasyondur. Psikoloji dilinde ''güdü'' dediğimiz ''motivasyon'' ne kadar güçlüyse bir işi yapma gücümüz o kadar artar. ''Bir arkadaşımızı görmek'' için güçlü bir isteğimiz varsa ne uzaklık bize engel olabilir ne de bir işimizin olması. Her şeyi bir yana bırakır, arkadaşımızı görmeye gideriz.
''İçimdeki güçlü istek'' hangi etkenlerden oluşmaktadır? Bu da çok önemli bir konudur. Ailem bu konuda etken olabilir, arkadaş grubum, toplumsal öğretiler bu isteğin kaynakları olabilir. Ancak, en etkili kaynağın ''kendi bilinçli seçimimiz'' olduğunu unutmamalıyız. ''Kendi bilinçli seçimimiz'' bizim için büyük bir güç kaynağıdır. Engelleri aşmamız için en önemli güç kendi içimizdedir. Bu gücü harekete geçirebildiğimiz zaman pek çok engeli kolayca aştığımızı göreceğiz.
Tutum:Psikolojik bir objeye yönelen olumlu veyaolumsuz bir yogunluk siralamasi ve
derecelemesidir.Yasanti ve deneyimler sonucu olusan, ilgilioldugu bütün obje ve durumlara karsibireyin davranislari üzerinde yönlendiriciya da dinamik bir etkileme gücüne sahipduygusal ve zihinsel hazirlik durumudur.Bireylerin belirli bir kisiyi, bir grubu,kurumu veya bir düsünceyi kabul ya da
reddetme seklinde gözlenen, duygusal birhazir olus hali veya egilimidir.
Tutumlarin Özellikleri

1. Tutumlar dogustan gelmez, sonradanyasanarak kazanilir. Birey toplumsallasirken
kültürel olarak kazanir. Diger bir anlatimla,
tutumlar yasantilar yoluyla ögrenilmistir.

2. Tutumlar geçici degillerdir, belli bir süredevamlilik gösterirler. Yani bireyler
yasamlarinin belli dönemlerinde aynidüsünceye sahip olurlar.
3. Tutumlar, birey ve obje arasindaki iliskide birdüzenlilik olmasini saglarlar. Ögrenme süreciiçinde derece derece biçimlendiginden,insanin çevresini anlamasina da yardimci
olurlar.
 
4. Insan – obje iliskisinde tutumlarin belirledigibir yanlilik ortaya çikar. Birey bir objeye iliskinbir tutum olusturduktan sonra ona yansizbakamaz.


Akademik Özbenlik: Kişiye özel olan ve ileri düşünceli , geniş yorum yapabilme gücü, zekayı kullanma seviyesi olarak da adlandırılabilir.
İnanç, kelime anlamıyla, bir düşünceye gönülden bağlı bulunmak demektir. Ayrıca inanılan şey, görüş, öğretidir. bir dine inanma, itikattir.
Yani bir düşünceye, bir kişiye, soyut bir kavrama (örneğin tanrı) gönülden bağlanma durumudur. Bu bağlılık, bağlanılan şeyin bizzat var olup olamasına veya ahlaken doğruluğuna yönelik olabilir. Ama her halûkârada, özünde "sevgi" "korku" gibi bir duygu bulunmaktadır. Hatta bazen bir tür sevgi-nefret ilişkisi olarak da tanımlanabilinir, inanan ile inanç konusu arasındaki ilişkidir.İnanç, şüphelerden sıyrılıp emin olmaktır.

Öğrenen özellikleriyle ilgili veri toplama yolları

-Hedef kitleye ders veren eğiticilerle görüşmeler yapma
-Hedef kitleyi gözlemleyip görüşmeler yapma
-Öğrenenin ilgilerini, geçmiş yaşamlarını sorgulayan anketler yapma
-Öğrenenlerin öğrenme stilleri ya da tercih ettikleri öğrenme ortamları sorgulayan değerlendirme araştırmaları yapma

ANDROGOJİ (Yetişkin Eğitimi)

Eğitim; bireylerin kendi benlik ve çevreleriyle etkileşim halinde mevcut fonksiyonlarını geliştirme sürecidir. Bu süreç;
Kendiliğinden eğitim
Örgün eğitim
Yetişkin eğitimi
Yetişkin; Kendisi ve başkaları için sorumluluk yüklenebilecek duruma geldiği ve fonksiyonel bir nitelik kazandığı toplum tarafından kabul edilen birey olarak tanımlanır. 20-40 yaş genç yetişkin,40-60 yaş orta yaşlı yetişkin olarak nitelendirilir.
Androgoji terimini ilk defa Malcolm Knowles gündeme getirdi. Knowles'e göre, yetişkin eğitimi 1920'Ierde sistemli bir biçimde örgütlenmeye başladığında geleneksel pedagoji modelinin yeterli olmadığını görmüştür. Sonra 1960'tarda androgoji diye adlandırılan yeni kuramsal model ortaya çıktı. KnowIes, başlangıçta andogojiyi, pedagojinin sanatı yada bilimi olarak tanımlar.  Ancak daha sonra bu kavramları öğrencilerin yaşlarına göre değil, özelliklerine göre tanımlamak gerektiğini kabul etmiştir. Bireylerin
1) Benlik kavramları bağımlı bir kişilikten öz-yönetimli bir varlığa doğru gelişir;      
2) Öğrenmeye gitgide zengin bir kaynak oluşturacak artan bir deneyime sahip olurlar; 
3) Öğrenmeye hazır oluşları gitgide toplumsal rollerinin getirim görevlerine yönelir;
4) Zaman perspektifleri bilginin ertelenmiş uygulanmasından hemen uygulanmasına doğru değişir, buna bağIı olarak öğrenmeye yönelimleri konu-merkezli olmaktan çıkıp edim-merkezli olmaya kayar.
Knowles, bu sayıltıları ve bunların eğitsel uygulamadaki sonuçlarını  şöyle açıklamaktadır:
1) BenIik Kavramları :Yetişkinler artık kendilerini çocuk gibi tam zamanlı bir öğrenici olarak görmekten çıkıp üretici yada yapıcı olarak görmeye başlarlar. Böylece yetişkinin benlik kavramı uygun bir benlik kavramı haline gelir. Yetişkinlerde kendi öğrenme gereksinmelerini kendilerinin tanıması(self-diagnosis) söz konusudur.
2) Deneyimin rolü: Yetişkinler gençlerden daha büyük bir deneyim birikimine sahiptirler; ama ayni zamanda deneyimlerinin de farkındadırlar. Yetişkinler kimliklerini kendi deneyimlerinden çıkarırlar, onlar ne yapıyor iseler odurlar. Yetişkinler öğrendikleri şeyleri gündelik yaşamlarına uygulama eğilimindedirler.
3)Öğrenmeye hazır oluş: Gelişim psikologlarının belirlediği gelişim görevlerinin her biri kişiyi öğrenmeye hazırlar. Yetişkinlerin belirli bir öğrenmeyi kapabilmesi için öğretim programını onların gelişim görevlerine göre hazırlanması gerekmektedir.
4)Öğrenme yönelimi: Yetişkinler öğrendiklerini hemen uygulayacakları bir perspektife sahiptirler. Yetişkin için eğitim, yeteneklerini o anda yaşam sorunlarını çözebilecek düzeye çıkarma sürecidir.

Öğretim stilleri üzerine çalışmalar yapan isimler kimlerdir ?

Geliştiricisi
Teorisi
Öğretimsel önemi
Anthony Gregoric, Katherine Butler
Çevre ilişkileri modeli
Somut sıralı, soyut sıralı, somut rasgele ve soyut rasgele düşünme ve ilişki kanallarını kullanma
Her öğrencinin öğrenme stilini bilme ve buna sınıfta yer verme
Rita Dunn, Kenneth Dunn, Marie Corbo
Öğrenme stili modeli
Bilişsel stiller ve beyin biçimi. 21 stil içine yerleştiriyor
Her öğrencinin stilini öğrenmek ve faaliyetleri buna göre düzenleme
Bernice McCarthy
4 MAT sistem
Beynin güçlü tarafları ve bilişsel sisteme dayalı. Algı ve düzenleme (ordering) tipine göre hayalci (imaginative), analitik, sağ duyulu (common sense) ve dinamik öğreniciler
Sınıfta her öğrenme tipine uygun öğrencilere hitap edebilecek bir ders yapılmalı

Öğrenen Özellikleri Hakkında Sorulan 4 Soru

1)Bir sınıfta en az yirmi öğrencinin olduğu  ve bu öğrencilerin her birinin birbirinden  farklı olduğu düşünüldüğünde,  öğrenen özelliklerinin tasarım   sürecinde ne kadar etkili olabileceğini tartışınız.
                İnsanlar değişik açılardan birbirlerinden farklılık gösterirler. Öğretim tasarımcısı, öğrenenlerin yetenekleri, ihtiyaçları ve ilgileri konusunda bilgi toplamalıdır. Bu bilgiler, konuların seçilmesi, kazanımların belirlenmesini, konuların nasıl ele alınacağı, öğrenme etkinliklerinin biçimi gibi planlamanın bazı unsurlarını etkilemektedir.
2)Bir insanın ne kadar karmaşık bir bütün oluşturduğu düşünüldüğünde tasarım için öğrenenin hangi özelliğinin ne boyutta dikkate alınacağı nasıl belirlenebilir?
1.    Bilişsel özellikler
2.    Fiziksel özellikler
3.    Duyuşsal özellikler
4.    Sosyal özelliklerini belirlemek için
Genel özellikler
·         Genel yetenekler
·         Özel yetenekler
·         Gelişim dönemi (örn. Piaget’in bilişsel gelişim dönemleri)
·         Dilsel gelişim dönemi
·         Okuma seviyesi
·         Görsel okuryazarlık düzeyi (grafiklerden bilgi çıkarabilme becerisi)
·         Bilişsel işleme biçimi (seçilen ve en etkili)
·         Bilişsel ve öğrenme stratejileri
·         Genel dünya bilgisi
Daha önceki öğrenmeler dikkate alınmalıdır.
3)Bir insanın sosyal, bilişsel, fiziksel, kişisel vb. birçok yapıdan oluştuğu dikkate alındığında öğrenen özelliklerini tasarıma yansıtmak isteyen bir öğretim tasarımcısının bu yapılarla ve yapılardaki farklı boyutlarla ilgili birikimi ne düzeyde olmalıdır? Bunun için yapılması gerekenler nelerdir?
Öğrencinin
        İlgilerini
        Motivasyonunu
        Öğrenmeye karşı motivasyonunu
        Konu alanına karşı tutumlarını
        Öğrenmeye karşı tutumlarını
        Arabuluculukla ilgili algı ve deneyimlerini
        Akademik öz-benlik gelişimini
        Kaygı düzeyini
        İnançlarını
        Başarı özellikleri (örn. Kontrol odağı) ni göz önünde bulundurmalıdır.
4) Tasarım sürecinde öğrenen özellikleri ile ilgili bilgi toplamak ve analiz ederek sonuçlara ulaşmak yeterli midir? Neden?
  Sadece tasarımı sürecinde öğrenen özellikleri ile ilgili bilgi toplamak ve analiz ederek sonuçlara ulaşmak yeterli değildir..tam anlamıyla sonuca ulaşılmak isteniyorsa;
        Hedef kitleye ders veren eğiticiler ile görüşmeler yapmak
        Hedef kitleyi gözlemleyip, görüşmeler yapmak
        Öğrenenlerin ilgilerini ve geçmiş yaşantılarını sorgulayan anketler uygulamak
        Öğrenenlerin bilişsel strateji, bilgiyi işleme stili ve tercih ettikleri öğrenme ortamı sorgulayan değerlendirme araçlarından yararlanmak.
        İş tanımları ve kurumların kişisel profillerini analiz etmek.
        Farklı yaş gruplarının ilgi, sosyal gelişim, fiziksel özellik vb. gelişim düzeyleri ile ilgili bilgi veren makale ya da yazılar okumak.
        Farklı etnik, sosyo-ekonomik yapıdaki bireylerin ilgi ve motivasyon düzeylerini tartışan yazılar okumak.

Sorun Analiz Örneği

Günümüzde büyüyen nüfusun tarımsal ürün ve enerji gibi gereksinimleri göz önüne alındığında barajların yapılması kaçınılmaz görünüyor. Bu nedenle, baraj yatırımları Türkiye'nin yatırım bütçesinin çok önemli bir kısmını kapsıyor.

Öte yandan, barajların sayı ve büyüklüğüne yönelik kararlar alınırken talebin gerçek büyüklüğü dikkate alınmıyor ve sonuç olarak Türkiye'deki baraj inşaatları akarsular üzerinde gelişigüzel müdahaleler şeklinde sonuçlanıyor. Baraj inşaatlarının çevre, sosyoekonomik yapı ve diğer sektörler üzerindeki etkileri de neredeyse tümüyle göz ardı ediliyor. Barajlar, yaygın ve yerleşik kanının tersine, en ekonomik, en temiz ve en zararsız enerji kaynakları değiller. Baraj inşaatları çoğunlukla proje safhasında öngörülen ekonomik kârı getirmiyor ve kısa ömürlü projeler olmaları sebebiyle alandan uzun vadede elde edilebilecek gelir kaynaklarını da ortadan kaldırıyor. Türkiye'nin baraj politikasının daha gerçekçi ve ekonomik açıdan akılcı bir bakış açısıyla hazırlanması ve uygulanması zorunludur. Bu nedenlerle, Devlet Su İşleri (DSİ) barajları bugün olduğu gibi tekil yatırımlar şeklinde uygulamak yerine, su kaynaklarının daha verimli bir şekilde yönetildiği bütüncül su havzası yönetimi yaklaşımını benimsemeli.
Türkiye'de Barajlar

Eldeki en güncel verilere göre, Türkiye'de 258 baraj işletiliyor. 166 adet baraj inşaat aşamasında veya inşaat programında, 174'ü projelendirilmiş ve 241'i ise projelendirme aşamasındadır. Tümü tamamlandığında Türkiye’deki barajların sayısının 839’a çıkarak üç kattan daha fazla artacağı tahmin ediliyor. Öngörülen tüm barajların yapılması halinde, üzerinde herhangi bir müdahale bulunmayan çok az akarsu kalacak; bu tablonun çevresel etkilerinin ne olacağı konusunda ise herhangi bir araştırma yok. Kesin olan şu ki, bu inşaatlar tamamlandığı takdirde pek çok su havzasındaki yerüstü ve yeraltı su dengeleri altüst olacak ve çok sayıda canlının yaşam alanı geri dönüşsüz yok olacak.
Barajların Olumsuz Etkileri


Türlerin ve doğal yaşam ortamlarının yok olması
Her baraj, yapısı, konumu ve boyutlarına göre değişen oranda, akarsuların doğal akışlarını ve yapısını değiştiriyor. Bu durum, suyun kalitesinin bozulması, canlıların yaşam alanlarının tehlike altına girmesi ve pek çok canlı türünün bu nedenle yok olması gibi bir dizi ciddi sorunu gündeme getiriyor. Doğa Derneği ve Atlas, Türkiye’deki nadir ve tehlike altındaki canlı türlerinin yaşadığı 266 önemli doğa alanını belirledi. Planlanan bütün barajlar yapıldığı takdirde, bu alanlarda yaşayan nadir canlıların önemli bir kısmının nesli geri dönüşü olmaksızın tükenecek. Diğer olumsuz etkilerini şöyle sıralayabiliriz:
--Deltaların erimesi
--Yeraltı sularının azalması ve doğal göllerin kuruması
--Ekonomik verimsizlik
--Sosyoekonomik bozulma

Çözüm Önerileri

Tüm barajlar için ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) sürecinin uygulanması
Dünyada ve ülkemizde yaşanan büyük ve hızlı tahribatın engellenebilmesi için yapılan çalışmalar sonucunda ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) yaklaşımı geliştirildi. Her türlü projenin çevreye etkisinin dikkate alınması amacıyla ülkemizde de uygulamaya konulan ÇED Yönetmeliği çok sayıda değişikliğe uğradı. 23.06.1997 tarihli ÇED Yönetmeliği'nin birinci geçici maddesine göre 07 Şubat 1993 tarihinden önce geliştirilen projeler için ÇED yönetmeliğinin hükümleri geçerli değil. Bu geçici maddenin bir an önce iptal edilerek projelendirme tarihine bakılmaksızın tüm barajların ÇED sürecine tabi tutulması gerekiyor. Diğer çözüm önerilerini de şu şekilde sıralayabilirsiz:
--Entegre su yönetimi
--Ulusal tarım politikasının su potansiyeli ile ilişkilendirilerek şekillendirilmesi
--Alternatif enerji kaynakları ve enerjinin tasarruflu kullanımı
--Suyun doğru fiyatlandırılması
--Suyun ekolojik değerinin dikkate alınması

Veri Toplama Araçları

1)Resmi kayıtların incelenmesi
2)Odak grup toplantıları
3)Görüşmeler
4)Anketler
5)Gözlem
6)Performans Verilerinin İncelenmesi
7)İş gerekliliklerinin incelenmesi
8)Beceri testleri